Üstadla ilk tanışma

Said Özdemir Ağabey hakkında…

1927 yılında Siirt’in Tillo ilçesinde dünyaya gelir. 5 yaşında iken annesi vefat eder. Onu dedesi ve ninesi yanıda alır. Ana dili Arapça’dır. Babası Ankara Orman Müdürlüğünde çalışmaktadır. 1938 yılında ailecek babasının yanına Ankara’ya gelirler.

Said Özdemir henüz 11 yaşındadır ve Türkçe bilmemektedir. 6 ay kursa giderek Türkçeyi öğrenir. 1. ve 2. sınıfın derslerini kitaplarından çalışarak sınavlarını verir ve okula 3. sınıftan başlar. İsmet Paşa İlkokulunu ve Hacettepe Üniversitesinin eski binası olan Taş Mektepte Ortaokulu bitirir.

Said Özdemir, Gazi Lisesini birincilikle bitirir. Lise yıllarında İslami ilimlere ilgisi artar. Sınavsız olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Makine Mühendisliği Bölümüne girer. Bir yandan da Sultanahmet Camiindeki meşhur vaizleri dinleyerek kendini yetiştirmeye çalışır. Başarılı olmasına rağmen 3. sınıfta fakülteyi bırakarak Ankara’ya döner.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na iş için başvuru yapar. Başkan Ahmet Hamdi Akseki onu imtihan eder ve memur olarak işe başlar. O zamanlar Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde okuyan Abdullah Yeğin ile tanışır. Abdullah Yeğin ona Telvihat-ı Tis’a ve Gençlik Rehberi gibi Üstad Said Nursî’nin bazı eserlerinden verir.

Said Özdemir, fıkıh, tefsir, kelam derslerini okur ve hitabette kendisini geliştirir. Diyanet’in açtığı sınava girerek yüksek bir puanla alarak vaiz olarak atanır. Daha sonra da gezici vaiz olur.

1949 yılında evlenir ardından yedek subay olarak askerliğini Bolayır ve Tire’de yapar.

Said Özdemir Türkiye’de çocukların bozulmadan yetiştirilmesi ve manen yetersiz olması nedeniyle Hicaz’a (Mekke-Medine) taşınmaya karar verir.

Bu arada yüksek yol mühendisi İskender Göçer adında bir meczupla tanışır. Bu zat mehdi olduğunu söyler. Said Özdemir, adamın anlattıklarının İslam tarihine aykırı olmadığını görür ve ondan çok etkilenir. Onun adeta müridi olur. Bu münasebet iki yıl kadar sürer. Birlikte gezip dolaşırlar. Konya’da iken Göçer’in konuşmalarından aklı karışır. Kendisini doğru yola eriştirmesi için Allah’a çok yalvarır.

Bediüzzaman Said Nursî adını duymuştur. Bilse bilse bu mehdilik konularını o bilir diyerek ziyaret etmeye karar verir.

Said Özdemir, Isparta’ya babası ve Göçer’le Üstadı ziyarete  gider. Vakit geç olduğundan gece otelde kalırlar. Ertesi günü Üstad Said Özdemir ile babasını kabul eder. İskender Göçer’i kabul etmez. Üstad onlara sarılarak “hoş geldiniz” der.

Üstad Özdemir’e nerelisin olduğunu sorar. O da “Tilloluyum” der. Üstad: “70 sene önce ben oradaydım. Oradan bir yardımcı vermesi için Şeyh Hamzaü’l-Kebir ve oğlu İbrahim Mücahid ile İsmail Fakirullah ve Sultan Memduh’u şefaatçi yaparak Allah’a dua ediyordum ve bir yardımcı bekliyordum. Allah sizi bana yolladı. Sizi Arabistan vs. yerler namına da kabul ettim” der. Üstad onlarla muhabbetle 1-2 saat kadar ilgilenir.

Said Özdemir Üstada Hicaz’a gitmek istediğini söyleyince Üstad: “Niye?” diye sorar. O da: “Memleketin hali fena, gittikçe daha da fenalaşacak. Orada çocuklarım da ben de kurtuluruz” der.

Üstad: “Kardeşim, ben orada olsam buraya gelirdim. Âlem-i İslâm kapısının kilidi Türkiye’dir. Bu kilit açılınca âlem-i İslam’ın kilidi açılacak. Buradan gitmek, harpten kaçmak gibidir. Harpten kaçmak kebairdendir. Buradan gitmek için izin yok’ der.

Said Özdemir bu görüşmeden sonra Hicaz’a gitmekten vaz geçer.

Diyanet’te çalıştığı sürede Risale-i Nur Külliyatı’yla ilgili çok hadiselerle karşılaşır ve çok hizmetleri olur. Üstad Bediüzzaman 1948 yılında Afyon Hapishanesinde iken eserleri tedkik edilmek ve rapor yazılmak üzere Diyanet İşleri Müşavere Kuruluna gönderilir. Kurulda tedkikten sonra güzel bir rapor yazılır. Bu rapor üzerine Üstad ve eserleri beraet eder. Said Özdemir bu raporu mahkemeden önce Üstada götürür. Üstad çok buna sevinir.

1953’te Üstadı 2. defa ziyarete gittiğinde; “Atıf Ural’la tanış ve hemen hizmete başla!” diyerek neşriyat görevi verir. İlk olarak yeniyazı 10 Söz’ün teksirinde çalışır. Sözlerin tamamı basıldığında Üstad sevincinden uçar. Daha sonra Mektubat, Lem’alar, Tarihçe-i Hayat, basılır.

Üstad: “Said Kardeş Tarihçe-i Hayat çok mükemmel oldu. Hatta 20 mecmua kuvvetinde oldu. Sen Tarihçe-i Hayat’ı basarsan hapse gireceksin. Eğer hapsi kabul ediyorsan götür bastır.” der. O da kabul eder.

Üstadın vefatından 5 yıl sonra Tarihçe-i Hayat’ın içerisinde bir cümle bulurlar. Bu cümleden birinci cumhurbaşkanına hakaret ediyor diye 5816. maddeden mahkemeye verilirler. Said Özdemir ile Dr. Tahsin Tola naşir olarak, Mustafa Sungur’da müellif olarak hâkim huzuruna çıkar. Naşirler bir buçuk sene, müellif dokuz ay hapse mahkûm edilir. Üstadın dediği çıkar.

Said Özdemir neşriyat dolayısıyla sık sık Üstadla görüşmüştür. En son görüşmesi de Sikke-i Tasdik-i Gaybî üzerine olmuştur. Ayrılırken Üstad, “Kardeşim son vasiyetim budur: Siz hizmeti düşünmeyin, aranızdaki uhuvvet, muhabbet, ittifak ve tesanüdü sağlayın yeter.” demiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir